Bilmecelerin Kökeni

Bilmece türü bugünkü oyun halini almadan önce insanlık kültür tarihinde sihre, tabuya, törenlere bağlı ciddi sorular olarak ortaya çıkmıştır. Dünyada bilmecesi olmayan pek az kültür vardır. Bu türün nerede, nasıl ve ne vakit meydana çıktığı çeşitli araştırmalara konu olmuş; bu köken sorununu izah etmek içim çeşitli teoriler ileri sürülmüştür.


Yarışmak, öne geçmek insanlar arasında çok eski bir tutkudur. Bu yarış, oyun oynayarak, güreşerek ya da bilgi yolu ile yapılabilir. Bilmece de bu yarışma usullerinden biridir. Bilgi doğrudan doğruya evren düzenine bağlı olduğu için, ilkel insan onda sihirli bir güç bulmuştur.

Bilmece, sihirli bilgi içerdiği için tehlikelidir de. Masallarda, efsanelerde ve mitlerde bilmece çözerek hayatını kurtaran ve çözemeyerek hayatını kaybeden insanlar vardır.

Bilmecelerin kutsal törenlerde sorulan sorulardan türediğini ve bunun bir oyun değil, mesleğe girecek adayı, yeni görevine alıştırmak gibi ciddi bir imtihan olduğunu ileri süren folklorcu Andre Jolles olmuştur.

Kutsal törenlerde sorular sormak ve törene katılanın bilgisini yoklamak, hatta tören dışında bile, herhangi bir insana sorular sorarak bir şeyler öğrenmek, bizim kültürümüzde de bulunur. Örneğin, Doğu Türkçesi ile yazılan Rabgozi’nin Kısas el Enbiya adlı eserinde, her peygamber ile ilgili menkıbe anlatıldıktan sonra, bölümün altına sorular yazılmış. Sorunun cevabı o peygamberin kıssasını bilmeye bağlı. Hemen altında da cevabı veriliyor